ezebyU. Serda Büyükkoyuncu Ortağım Saffet Emre Tonguç ile gerçekleştirdiğimiz seyahatlerde aldığımız notları ALEM Dergisi’nde paylaşıyoruz. Bugün canlı yayında hep beraber seyahatlerden ve anılardan konuşacağız. Saffet Emre Tonguç Herkese iyi akşamlar diliyoruz. Herkes bizim nasıl arkadaş olduğumuzu soruyor. Serda ile çok uzun zamandır arkadaşız. Ne zaman ortak olduğumuzu anlatayım. Benim bir projem var. Belki biliyorsunuzdur. Piri Guide diye. Piri Guide benim sesimle bütün İstanbul’u dolaşabileceğiniz bir uygulama. Piri’yi çok kısa bir şekilde anlatayım. Telefon sizin hangi ülkede, hangi şehirde ve hangi anıtın önünde olduğunuzu anlıyor, orayı size anlatmaya başlıyor. Serda ne zaman devreye girdi? Bana bu uygulamayı bütün dünyaya yaymam teklif edildi. Ben bunun çok zor olduğunu ve yapamayacağımı düşündüm. O akşam Serda’ya telefon açtım. “Serda ben bu işi yapamayacağım” dedim. Serda saatlerce beni ikna etmeye çalıştı. O telefon görüşmesinin sonunda ne oldu Serda? En son kapattığımızda eşim “Neye karar verdiniz?” diye sordu. “Ben yapacağım” dedim. Bu şekilde ortak olduk. Biraz anılardan ve gezdirdiğin insanlardan bahsedelim mi Saffet? İçinde bolca dedikodu var. Gezdirdiğim en ünlü insanlardan bir tanesi dünyanın talk show kraliçesi Oprah Winfrey’di. Kendisi aynı zamanda dünyanın en güçlü insanı seçilmişti ve Barack Obama’yı da seçtiren insanların başında geliyordu. 2009 yılında Türkiye’ye geldi. Ve o kadar yüce gönüllüydü ki yanında çalışan 300 kişiyi de aileleri ile birlikte tatile çıkarmıştı. Toplamda 1800 kişi bir gemiye bindiler. Barcelona’dan yola çıktık, İstanbul’a kadar geldik. Çırağan Sarayı’nda bir konuşma yaptı Oprah Winfrey. “Belki merak ediyorsunuz neden bu seyahati yaptığımızı” diye başladı söze. “Ben çok fakir bir aileden geldim ve çok geç yaşta ilk kez çikolatanın tadına baktım. Tadı o kadar hoşuma gitti ki bir daha çikolata yeme şansım olursa, bunu kuzenimle paylaşacağım dedim. Çünkü hayat paylaşınca güzel. Ben de bu yolculuğu sizlerle paylaşmak istedim” dedi. Sonra şöyle devam etti “Sakın bana teşekkür mektupları yazmayın çünkü o mektupları okuyacak zamanım yok. Ama eğer bu gezi sizleri mutlu ettiyse bu mutluluk yüzünüze gülümseme olarak yansısın. Bu bana en büyük teşekkür olur.” İzleyicilerimiz bundan sonra turizmde neler olacak diye sormuşlar. İstersen biraz o konuya da değinelim? Yurt dışı turları Eylül – Ekim gibi başlasa bile başka bir boyutta başlayacak. Bence insanlar öncelikle kendi imkanları ile seyahate çıkmaya başlayacaklar. Yani arabaları varsa arabaları ile seyahat edecekler. İstanbul’un çevresinde gidilecek yerleri tercih edecekler. Butik sistemle çalışan otellere rağbet olacak. Eğer söylendiği gibi uçaklarda belirli aralıklarla oturulacaksa bilet fiyatlarının iki katına çıkmasını bekliyoruz. Bu sene popüler olacak yerlerden bahsedelim mi? Bu sene ağırlıklı olarak yurt içinde seyahat edeceğiz. Biz nereye gideceğiz? Bu pandemi biterse Kuzey Ege’den başlamayı düşünüyoruz Bence insanlar kalabalık yerlerden bir müddet uzak duracaklar. Butik yerleri tercih edecekler. Bence bu sene karavan sistemi öne çıkacak. Ayrıca küçük tekneler kiralanacak. İnsanlar tatil yapacaklarsa küçülmeye gidecekler anlayacağınız. Bundan sonra nasıl tur yapacağız peki? Bundan sonra 60 kişilik otobüslerimizde 20 kişilik turlar yapmak zorundayız. Gerçi bizim turlarımız zaten çok kalabalık olmuyordu. Hijyenin öne çıkacağı, butik otellerin bütün odalarını kendimize tahsis edeceğimiz turlar olacak.
Saffet Emre Tonguç “Eylül sabahının serinliğini / Yaprakların serinliğini / Yüreğime dolduruyorum” demiş Ataol Behramoğlu. Sonbahar sabahlarında uyanışında sevmediklerini bağışladığını, sevdiklerini daha çok sevdiğini anlattığı şiirinde… Ustaya kulak verin ve bildiğiniz doğruları unutun! Sonbahar hüznün ve içe kapanmanın mevsimi değil; aksine tazelenmenin ve kendinizi doğaya vurmanın vaktidir. Şehirlerin içi de dışı da rengarenk hazan kıyafetlerini giydi. Siz de takın gözlükleri, giyin spor ayakkabıları doğaya eşlik edin. Nereye gitsek diye karar veremeyenler için favori rotalarımı derledim. Seçin birini ve atın kendinizi sonbaharın kollarına! Saffet Emre Tonguç. İstanbul’un Vahası Atatürk ArboretumuSeyahatten ve iş koşturmacasından ne zaman fırsat bulsam biraz soluklanmak ve kendimle baş başa kalmak için Atatürk Arboretumu’na giderim. Bence en güzel mevsimi de sonbahar. Gölet kenarında kuğuları seyretmek ayrı ağaçların arasına dalıp sadece kuşların sesini duyarak yürüyüş yapmak ayrı güzel. Girişi ücretli. Yiyecek-içecek getirmekse yasak ki bence çok doğru bir uygulama. Sadece doğanın tadını çıkarıyorsunuz, kirlilik minimum. Gönül isterdi ki sıfır diyeyim ama yer yer boş pet şişeleri, bisküvi paketleri görüyorum etrafta. Çöpümüzü çöpe atmayı başarmak bu kadar zor olmamalı! Neyse konu derin, ben tekrar sonbahara döneyim. Arboretuma gitmek için fırsatınız varsa da hafta içini tercih edin; daha sakin. Yanı başındaki Belgrad Ormanı da nefis bir sonbahar seçeneği. Yerli Manhattan Maslak’ta yükselen gökdelenler ve trafikten sonra vaha gibi. Bisiklet yolları ile koşu ve yürüyüş için parkurları var. Sıkça sporsever İstanbullu ile karşılaşıyorsunuz. Ormanın belirli alanlarında piknik yapılabiliyor. İsterseniz içindeki kafelerden de yararlanabilirsiniz. Atatürk Arboretumu Ahşap Evlerin Zarafeti BüyükadaSonbaharda Prens Adalarının hepsi güzel. Kalabalıklar uzaklaşır, sezonluk tatile gelenler dönüyor ve adalar adalılara kalıyor. Benim favorim ise Büyükada. Sonbahar renklerine, çam ağaçlarının arasında yükselen zarif ahşap evler ve trafiksiz sokaklar eşlik ediyor. Tek sorun fayton, umarım bir an önce çözüm adım atılır. Büyükada sadece kilometre uzunluğunda ve kilometre genişliğinde. İster yürüyerek ister bisikletle dolaşabilirsiniz. Adanın muhteşem köşkleri arasında gezinmek çok keyifli. Çankaya Caddesi’nde 19 ve 20. yüzyıllarda yapılmış, çoğu bakımlı bahçelerde yer alan evler sıralanıyor. Bence Türkiye’nin en güzel caddelerinden biri. Con Paşa Köşkü, Fabiato Köşkü, gözetleme kuleli ve kırmızı tuğlalı Mizzi Köşkü en güzel yapılar arasında. Yelkencizade Köşkü, Avrupai tarzıyla ilgi çekiyor. Adalar Kaymakamlığı ise bir zamanlar Hacopulo Köşkü olan binada. Deniz ve Orman Bir Arada ŞileBir yan deniz bir yan orman, biraz kafa dinlemek için gönlünüz hangisini isterse Şile’de var. İlçeye adım atar atmaz metropol havasından hemen uzaklaşıyorsunuz. Bir Anadolu kentiyle selamlaşır gibisiniz. Karadeniz kıyısında 60 kilometrelik, merkezde ise 10 kilometrelik sahili var. Sonbaharın rengarenk izlerini takip etmek için rotanıza Onbir Göller Vadisi, Değirmençayı Şelalesi ve Kumbaba Tepesi’ni alın. Şile’nin en popüler noktası olan meşhur deniz fenerini de unutmayın. Ülkemizin en büyük dünyanın ise çalışır durumda olan ikinci büyük feneri kabul ediliyor. 1859’da yapılmış. Fenere yürüme mesafesinde bulunan Ağlayankaya’yı da görün. Adını taşlar arasından çıkan gh benzemesinden almış. Deniz Feneri Nehir Romantizmi AğvaSonbahar renklerini saçan ağaçlar, o ağaçların arasına davet eden hamaklar, bahçelere serpiştirilmiş şezlonglar, nehir turu… Şehir insanını şımartmak için gereken her şey Ağva’da var. Bir yanını Karadeniz diğer yanını usulca süzülüp giden Göksu ve Yeşilçay nehirleri sarıyor. Göksu Nehri Arasında da birbirinden şık butik oteller, bolca yeşil ve bolca kuş sesi var. Otellerin çoğunda nehirde tur yapabileceğiniz kanolar ve pedallı gezinti tekneleri var. Sonbaharın tatlı serinliği eşliğinde özellikle sabah saatlerinde nehrin tadını çıkarmak büyük keyif. Ağva’nın küçük bir kumsalı var. Havalar yüzmek için fazla serin olsa da yürüyüş yapmak ya da dalga seslerini dinlemek için rotanıza yöredeki çağlayanları ve bir zamanlar Romalılar’dan kaçan Hristiyanların saklandığı mağaraları da gezebilirsiniz. Aklınızda olsun; Kilimli Koyu Ağva’ya 5 kilometre mesafedeki Kilimli Koyu’ndaki doğal kaya oluşumları oldukça ilgi çekici. Kendi Küçük Güzelliği Büyük PolonezköyPolonezköy sonbahar rotalarının olmazsa olmazı. İsterseniz köy yollarını adımlayarak, ağaçların sarmaladığı yollardan geçerek doğanın yavaş yavaş dinlenmeye çekilişine tanıklık edebilirsiniz. Meryem Ana Kilisesi İsterseniz piknik konseptiyle hazırlanmış tesisleri tercih edebilirsiniz. Sonbaharın tatlı esintileri eşliğinde yavaşlığın tadını çıkarabilirsiniz. Günübirlik yetmez derseniz, keyifli bahçeleriyle butik otel alternatifleri de var. Polonezköy’e gitmişken 1. Dünya Savaşı sırasında askeri karargâh olarak kullanılan ve 1918 yılında restore edilerek tekrar ibadete açılan Meryem Ana Kilisesi’ne de uğrayın. DİPNOTYazılarımı farklı tarihlerdeki ziyaretlerimin ardından kaleme aldım. Kaçınılmaz olarak güncel birçok bilgi içeriyor ama güncel demek bugünün dünyasında hız ve değişimin eş anlamlısı. Bu nedenle yazılarımı referans alıp seyahat planı yaparken değişken bilgileri tarihi mekanları ziyaret, yemek ve konaklama önerileri, ulaşım bilgileri vs. kontrol etmeyi unutmayın. Ve siz de benim gibi “bilgi paylaştıkça güzel” felsefesine inananlardansanız, yazıları zenginleştireceğini düşündüğünüz detayları iletin. Yolunuz açık olsun, gezgin ruhunuz hiç yaşlanmasın!
Kalbiniz bu kıyılarda kalacak24 Ağustos 2020 Popüler rotaları sevenleri de sakin-yalın kaçış durakları arayanları da mutlu eden bir yanı var Güney Ege’nin. Çünkü her ikisini de sunabilen, aradığınızı mutlaka bulacağınız bolca seçenek vaat eden bir zenginliğe sahip. Bu hafta size hem küçük ve sade hem eğlenceli ve hareketli mekânları derledim. Yazması benden, seçmesi sizden...Bodrum hep popülerBodrum vazgeçilmezlerimden. Hem mekânların kalitesi ve çeşitliliği hem de her köşesinde sakladığı zengin tarihiyle seviyorum. Antik çağların Halikarnassos’u, kimleri ağırlamış kimleri! Tarihin babası sayılan Herodot’tan Kaptan-ı Derya Turgut Reis’e, Halikarnas Balıkçısı’ndan sanat güneşi Zeki Müren’e kadar Bodrum denince anılacak öyle çok isim var ki... Geçmişin bu küçük balıkçı ve süngerci kasabası, şimdilerde Türkiye’nin St. Tropez’si oldu. Susona Bodrum kısa süre önce kaldığım otellerden biri. Öyle keyifle dinlendim ki “Ne iyi yapıp gittim” diye düşündüm. Bizim Hürriyet Seyahat jürisi de Türkiye’nin en güzel evcil hayvan dostu 10 otelinden biri olarak seçmişti. Otelde haftada 10 civarı konser var; akşamlar çok renkli geçiyor. İçindeki Frankie Beach ise bence sadece Bodrum’un değil, Türkiye’nin en iyi plajlarından biri. Yine otel bünyesinde açılan Malva Restoran’ı çok sevdim, Bodrum’un en iyilerinden. Kaya Palazzo Resort & Residences Le Chic Türkiye’nin en yeni 5 yıldızlı otellerinden. Cape Bodrum, favori otellerimden bir diğeri... Caresse Resort SPA ve içindeki Buddha Bar da mutlaka listenizde olsun. Yalıkavak Marina hâlâ Bodrum’un gözdelerinden. Yeni açılan Novikov Restoran bu yaz çok popüler; deneyin derim. Türkbükü’ndeki No 81 ise içim rahat kaldığım yerlerden. Gündüz deniz-güneş-kum üçlüsüne, gece dansın ritmine kendinizi Devamını Oku Sadelik ve huzur adası Kıbrıs17 Ağustos 2020 Bu yıl tüm tatil planlarının temel belirleyicisi pandemi ve onun hayatlarımıza getirdiği yeni normal. Nispeten riski az bulunan rotalar ve oteller tercih sebebi olarak öne çıkıyor. Kıbrıs da öyle bir yer işte. Vaka sayısı yok denecek kadar az. Üstelik, KKTC’ye gittiğinizde hem doğa hem kültür tatili için pek cömert olduğunu göreceksiniz. İster deniz-güneş-kum üçlüsünün tadını çıkarabilir ister tarihte katman katman bir yolculuğa çıkabilirsiniz. Kıbrıs her zaman gözde bir tatil adresi. Ama pandemiyle birlikte daha da gözde oldu çünkü salgından çok az etkilenen yerlerden biri. Turizm adanın ekonomisinin ana kaynaklarından. Adadaki vaka sayısının yok denecek kadar az olması önlemleri esnetmelerini değil tam aksine daha titiz davranmalarını sağlamış. Hastalığın seyri ve resmi tablolara göre ülkeleri A, B, C kategorilerine ayırmışlar. Hangi kategorideki ülkeden geliyorsanız, ona uygun prosedürlere tabi tutuluyorsunuz. Türkiye B kategorisinde. Buna göre adaya girişte, en fazla 5 gün önce yaptırdığınız PCR testinin sonucunu göstermeniz gerekiyor. Ayrıca ülkeye girişte size ikinci kez PCR testi yapıyorlar ve sonuç çıkana kadar ister otel ister ev, nerede konaklayacaksanız izole olarak orada kalmanız kalbi LefkoşaAdanın tam ortasındaki Lefkoşa, ticari ve politik başkent. Lüzinyan, Venedik, Osmanlı ve İngiliz izlerini kentte takip edebilirsiniz. 11 burçlu kent surları, Venedik kumandanlarının adını taşıyor. Girne Kapısı’ndaki 2. Mahmut’un tuğrasına dikkat edin. Adadaki ilk ve en önemli Osmanlı eseriyse 68 odalı Büyük Han. Şehri keşfetmeye surların içinden başlayın. Bana göre adadaki en çarpıcı eserlerden biri Ayasofya Katedrali. Camiye çevrilince Kıbrıs fatihi II. Selim’e ithafen Selimiye adını almış. Lüzinyan krallarının taç giyme törenlerinin yapıldığı gotik bina 1326 yılında bitirilmiş. Merit Hotel ve Grand Pasha, “Lefkoşa’da nerede kalınır?” sorusunun bendeki yanıtı. Eziç Restoran ise dünya mutfağından lezzetlerle kesinlikle denenmeyi hak bir AkdenizliKuzey Kıbrıs’ın en güzel kenti bence Girne... 2000 yıllık tarihi, güzel limanı, şirin kafeleri, lezzetli restoranları ve otele dönüştürülen eski yapılarıyla etkileyici bir Akdenizli. Şehri izleyebileceğiniz en güzel yer kale. İçindeki 2300 yıllık batık gemi, Akdeniz’in en eski ikinci batık ticaret gemisi olarak geçiyor. Kaya Palazzo Girne, adadaki en sevdiğim otellerden biri. Çıtası yüksek tutulmuş, çok özel bir adres. Mimarisinde Versay Sarayı’ndan ilham almışlar. Dekorasyondaki rafine zevki çok beğeniyorum. Buna servis kalitesini de eklemeyi başardıkları için ortaya ayrıcalıklı bir tatil deneyimi çıkıyor. Merit Grubu, Lord Palace, Colony, Elexus, Acapulco ve Savoy oteller bu kentte rahatlıkla kalabileceğiniz adresler. Girne’de yemek yiyebileceğiniz çok güzel restoranlar var. Deniz ürünleri için Ambians ve Shell Wi, kebap için Niyazi Restoran, Yorgo’nun Yeri ve Sarayburnu Ocakbaşı’nı önerebilirim. Yazının Devamını Oku Hep cazip hep romantik Assos Cunda10 Ağustos 2020 Kuzey Ege her mevsim sevdiğim yerleri saklar koynunda. Sahilini ayrı, dağ köylerini ayrı severim. Her zaman romantik ve sade bir havası vardır. Pandemi nedeniyle yıldızı daha bir parladı çünkü uçağa, otobüse binmekten kaçınan tatilcilerin rotası oldu. Ben de bu hafta Kuzey Ege kıyılarının en sevdiğim noktalarından ikisini anlatacağım. Assos’taki Athena Tapınağı’nda dünyadaki ilk güzellik yarışmasının yapıldığını, Athena’nın tacını entrikasever Afrodit’e kaptırdığını hatırlayın. Tapınak mimari açıdan da çok önemli çünkü burası, Anadolu’da dor’ düzeninde yapılmış ilk tapınak. Geçmişte Troas diye adlandırılıyormuş bu bölge. Günümüzde Behramkale diye biliniyor. İlk yerleşimin kayıtlarına MÖ 2 bin yılında rastlanıyor. Sonrasında karşısındaki Midilli Adası’ndan gelenlerle bir Yunan koloni şehri olmuş. Perslerin ve Lidyalıların egemenliğine girmiş bir süre. Sonra Atina Birliği’ne aşk şehri Çanakkale’ye 92, Ayvacık’aYazının Devamını Oku İkisi de birbirinden güzel! Bozcaada ve Gökçeada2 Ağustos 2020 Başta maske ve sosyal mesafe olmak üzere tüm uyarılara dikkat edildiği sürece, kendimizi yola vurup ülkenin güzelliklerini keşfedebiliriz. Birkaç gün önce çıkan Butik Oteller - Ege ve Akdeniz’den Seçtiklerim’ kitabımdaki rotalardan biri Bozcaada, diğeri Gökçeada. İkisi de birbirinden güzel bu adalarda hem doğayla buluşmanız hem orta halli bütçelerle tatil yapmanız mümkün. BozcaadaSoğuk denizin sıcak topraklarıEski adı Tenedos’ olan Bozcaada, Türkiye’nin köyü olmayan tek ilçesi. Feribottan iner inmez solunuzda deniz restoranlarının çevrelediği şirin bir liman, sağınızda muhteşem bir kale göreceksiniz. Adanın içine doğru yürüdükçe de kendinizi bir Osmanlı-Rum kasabasının dar arka sokaklarında kaybolmuş olarak bulacaksınız. Cam gibi sularda yüzmek ve dalış için birebir. Ama ağustosta bile suyun serince olduğunu unutmayın. Ayazma Plajı en kalabalık ve suyun en ılık olduğu yer. Kumunun da şifalı olduğu söylenir. Daha sakin alternatiflerse Mermer Burnu, Akvaryum Koyu, Sulubahçe, günbatımı Bozcaada ilkçağdan beri üzümüyle biliniyor. Evliya Çelebi Seyahatname’de Bozcaada’yı “Dünyanın en güzel çavuş üzümlerinin yetiştiği yer” olarak anlatmış. Üzümler güzelliğini adanın eksilmeyen rüzgârına ve neme borçlu. Balık ve deniz ürünleri de adada çok lezzetli. Asma yaprağında sardalye, ada lokması ve bademli kurabiye denemeden dönmeyin. Çınaraltı’nda sakızlı Türk kahvesi için. Güneşi batırmak için de Polente’yi Devamını Oku Aileler için güvenli ve özenli büyük oteller27 Temmuz 2020 Geçen hafta Türkiye’nin en iyi butik otellerini yazdım. Bu hafta da aileyle tatilin en iyi adreslerini paylaşıyorum sizinle. Seçimlerimi yaparken, özellikle sosyal mesafenin korunduğu ve COVID-19 önlemlerinin tam olarak alındığı tesisleri tercih ettim. İşte zevkli ve güvenli bir tatil geçirebilmeniz için iyi seçenekler... Herkese aynı lüksKaya Palazzo / Belek - AntalyaBu yaz hizmete açılan 75 metrekarelik 120 adet Luxury Lagoon Suites’, çam ormanı içinde. Çocuklu aileler için her detayın düşünüldüğü bahçeli süitlerde, odadan çıkıp özel havuza ulaşılıyor. Odalardaki seperatörler, ebeveyn odasını kolaylıkla ikiye bölerek aileler ve çocukları için ayrı ve konforlu bir konaklama çözümü sağlıyor. Özel restoranı, mini club’ı tatili minikler için de ayrıcalıklı hale getiriyor. etkinliğe doysunOn’LIve Deluxe Çeşme / İzmirEge’nin yeni lüks oteli On’Live Deluxe Çeşme sade ve modern odaları, havuzu, kendine ait plajı ve mavi bayraklı denizi, çocuklara özel aktiviteleriyle bir ailenin tüm tatil ihtiyaçlarını karşılayacak kapasitede. Dalyan’da, 73 odasıyla hizmet veren tesis; çocuk kulübü, oyun alanları ve atölyelerle Yaşam ve Nefes Koçu Merva Onur’un Çocuklarla Bilinçli Farkındalık’ programlarına da ev sahipliği yapıyor. Devamını Oku Sahillerin en iyi butik otelleri20 Temmuz 2020 Seyahat yasaklarının kalkmasının ardından attım kendimi Ege-Akdeniz sahillerine. 2020 yazı daha önce yaşadığımız yazlara hiç benzemiyor. Bir yandan herkesin tatile ihtiyacı var, diğer yandan virüs tedirginliği devam ediyor. Hem sosyal mesafeyi korumak hem kalabalıklara karışmamak hem de özel ve özenli bir tatil yapmak için 2020 yazının yıldızları butik otellerin en iyilerini seçtik. Şu sıralarda yaptığım tüm seyahatler hem pandemiyle birlikte turizmin geçirdiği değişimi yerinde görmek hem de yeni kitabım Sahillerin En İyi 60 Butik Oteli’ seçkisini hazırlamak için. Sadece Alaçatı’da kayıtlı 620 otel olduğunu düşünürsek, tüm Ege ve Akdeniz’i kapsayan 60 otellik bir liste yapmak epey zor ve birçok kriteri dikkate alıyorum. Üstelik bilmediğim, görmediğim hiçbir şeyi de kitaba koymuyorum. Bu da büyük zaman ve emek işi. O yüzden kitap benim olsa da aslında arkasında beş kişilik bir ekibin emeği yandan ben ve ortağım Serda Büyükkoyuncu, bir yandan kitabın editörü Zeynep Şahin Tutuk otelleri geziyor, bilgiler topluyor, notlar alıyoruz. YouTube kanalımın yönetmeni Rıfat Tutuk da otellerin bir kısmından kısa filmler hazırlıyor ki bizim gözümüzden dilediğiniz zaman izleyebilesiniz. Bazı rotalar için de Duygun Soysal’ın izlenimlerinden yararlanıyoruz. Kitapta yer alacak otellerden 10 tanesini sizin için seçtim, hangisini denemek isterseniz isteyin. Hepsini gönül rahatlığıyla önerebilirim. Ama hem bu oteller hem de gideceğiniz tüm oteller için önerim COVID-19 bilgilendirmelerini incelemeniz, sosyal medya hesaplarına ve internet sitelerine bakıp detaylıca incelemeniz. Kendinize uygun yere, tüm bunları süzerek karar TASARIMDESPOT EVİ - CUNDAYazının Devamını Oku Bir rüyadan doğan şaheser13 Temmuz 2020 İstanbul üç büyük imparatorluğa başkentlik yaptı; Roma, Bizans ve son olarak Osmanlı. Üç imparatorluk da şehre paha biçilemez eserler bıraktı. Ve bu eserlerin belki de en önemlisi bugün 1483 yaşındaki Ayasofya. Daha yapılmadan hakkında efsaneler üretilen ve bugünlerde de çok tartışılan Ayasofya’ya yakından bakalım... Dünyanın en görkemli ve en etkileyici yapılarından biri; tarihçilerin, mimarların, jeologların, turistlerin, inanan ve inanmayan herkesin gözbebeği Ayasofya. Her yıl Türkiye’nin en çok ziyaret edilen müzeleri listesinde hep ilk sıralarda yer alıyor. Yapının detaylarına geçmeden önce gelin size bir hikâye anlatayım. Rivayet olunur ki İmparator İustinianos, bir gece rüyasında etrafına ışıklar saçan bir aziz görmüş. Aziz, üzerinde bir kilise çiziminin yer aldığı gümüşten bir levha uzatmış. İmparator öyle etkilenmiş ki uyandığında rüyasında gördüğü bu kilisenin aynısını yaptırmaya karar vermiş. Üstelik kilisenin adı da hazırmış çünkü rüyasındaki aziz kulağına fısıldamış Hagia Sophia. Ertesi gün rüyasını başmimarına anlatınca şaşkınlığı bir kat daha artmış. Çünkü onun da aynı rüyayı gördüğünü, uyanınca da gördüğü kilisenin çizimini yaptığını öğrenmiş. O çizime baktığında gördükleri kilisenin aynı kilise olduğuna şahit olmuş. Ve dünyanın en görkemli mabetlerinden birinin inşası bir noktadaİustinianos’un kilisesi burada yapılan ilk kilise değil. Ayasofya’nın bulunduğu yerin mistik bir nokta olması, pagan inanışına kadar uzanıyor. İmparator Konstantius’un 360 yılında yaptırdığı bina 404 yılındaki ayaklanma sırasında yanmış. 415 yılında 2. Theodosius’un inşa ettirdiği yeni kilise de 532 yılında Hipodrom’da 30 bin kişinin öldürülmesiyle sonlanan Nika İsyanı’ sırasında harap olmuş. Hemen ardından İustinianos daha ihtişamlı bir kilise yaptırmaya karar vermiş. Çalışmalar, günümüzde bile neredeyse mucize sayılacak bir sürede, yaklaşık beş yıl sonra 26 Aralık 537’de tamamlanmış. İmparator Iustinianos’un, Ayasofya ile o zamana kadar dünyanın en büyük tapınağı olan Süleyman Tapınağı’nı karşılaştırarak kiliseyi “Seni geçtim Süleyman” sözleriyle açtığı Devamını Oku 2020 model tatil anlayışına hoş geldiniz7 Temmuz 2020 Seyahat ve tatil alışkanlarımız değişiyor ve bu değişim önümüzdeki birkaç yılı etkileyeceğe benziyor. Şu anda önümüzde tam da net olmayan bir tablo var. İlk tedirginliği aşıp tatile çıkmaya karar verdiyseniz otel seçerken mutlaka hijyen önlemleri hakkında bilgi alın; her butik otel mutlaka pahalıdır diye düşünmeyin; güvendiğiniz yeri seçin, ilk kez kalacaksanız sosyal medyada kapsamlı araştırma yapın. Hepimizi az çok etkileyen bir pandemi fobisi’ var. Evlerde geçirdiğimiz korku dolu karantina günlerinin ardından herkes tatile ihtiyaç duyuyor. Fakat korkusu tatil isteğinin önüne geçenler, 2020’yi sabırla evlerde geçirme kararında. Bu yıl için tüm seyahatleri bir köşeye koyup “Evim evim canım evim” mottosunu benimseyeceklerin sayısı az değil. Yapılan araştırmalar da bunu destekliyor. Pandemi öncesi tatile çıkma planları yapanların yüzde 60 kadarı ya planından vazgeçmiş ya da henüz karar verememiş esir olmayınHer zaman tedbirli olmakta fayda var ancak korkunun esiri de olmamak gerekiyor. Seyahat sınırlamasının ardından birçok kısa gezi yaptım. Eceabat, Ayvacık, Cunda, İzmir, Marmaris, Bodrum, Fethiye rotamda olan yerlerdi. Güvendiğim ve her konuda titizliğini iyi bildiğim noktaları tercih ettim. Ama kimsenin dene-yanıl’ yapma şansı yok tabii ki... O yüzden ince eleyip sık dokuyarak karar verin. Bu değerlendirme sürecine ışık tutsun diye yeni bir kitap hazırladım. Sahillerin en güzel otellerini ve yeni normal’ için aldıkları önlemleri yazdım; çok yakında okurlarla Devamını Oku
Düşlerime giren dört ada24 Ocak 2021 Yeni normalde kimi zaman sıkılmış, kimi zaman umutsuz hissedebiliyoruz. Madem evden çıkamıyoruz ben de sizi bu hafta biraz daha sıcak memleketlere, gitmeyi hayal ettiğim uzak cennetlere götürmek istedim. Egzotik tatlarıyla lezzetli mutfakları, renkli kültürleri ve eşsiz doğalarıyla beni büyüleyen adaları yazdım. Hayata geri döndüren ada BALİDünyanın en büyük Müslüman ülkesi olan Endonezya’nın neredeyse 18 bin adası var. Bunlardan en bilineni olan Bali’ye İstanbul’dan yaklaşık 15 saatlik bir uçuştan sonra ulaşıyorsunuz. Uçaktan biraz yorgun inebilirsiniz ancak Bali, enerjisiyle sizi hayata hemen geri dön-dürüyor. Kraliyet şehri’ olarak da anılan Ubud, adanın tam ortasında bir kültür vahası. 19’uncu yüzyılda inşa edilmiş ve geleneksel mimarinin tüm özelliklerini taşıyan Puri Saren Ubud Ubud Sarayı bunun bir kanıtı gibi. Endonezya’da Müslümanlar nüfusun yüzde 86’sını oluştururken Bali’de halkın yüzde 90’ı Hindu. En çok ilgi çeken yerlerin başında maymunların krallıklarını ilan ettikleri Monkey Forest var. Üç tapınağın olduğu ormanda yüzlerce maymunla karşılaşacaksınız. Petulu ise doğanın kendi çabalarıyla yarattığı bir cennet. Mümkün olduğunca fazla şey görmek için rehberli turları tercih edin. Ubud aynı zamanda bir tapınaklar şehri. Tanah Lot Tapınağı, Bali mitolojisinde önemli bir yere sahip yedi deniz tapınağından biri. Bratan Gölü de adadaki en büyük ikinci göl. Manzara muhteşem, renkler olağanüstü ama sizi bekleyen sürpriz, gölün tam ortasında olanca zarafetiyle yükselen, 17’nci yüzyılda Bali’nin denizler, ırmaklar ve göller tanrıçası Dewi Danu için yaptırılmış Pura Ulun Danu Bratan Tapınağı. Bali’nin Ana Tapınağı’ olarak adlandırılan Besakih Tapınağı da adada hâkim olan Hindu tapınaklarının en büyüğü ve en kutsalı. Nasıl ki Ubud, Bali’nin kültür başkentiyse eskinin balıkçı köyü Kuta Bölgesi de günümüzde adanın adeta eğlence merkezi. Farklı zevklerden herkesin üzerinde anlaştığı ve önerdiği tek konuysa Kuta’da mis kokulu yağlar ve mumlar eşliğinde yapılan Bali masajı... Yazının Devamını Oku Boğaz’ın beş butik güzeli17 Ocak 2021 Butik Oteller’ kitabımın yazım aşamasında Ege ve Akdeniz başta olmak üzere farklı rotalarda çok güzel otellerde vakit geçirme şansım oldu. Mesleğim gereği gezmek benim için yaşamın ta kendisi ama İstanbul’a, evime dönmek her zaman yolculuğun en heyecanlı kısmı. Bu hafta kitabımda da yer verdiğim Boğaz’ın beş güzel otelini anlatacağım. Onlar da size İstanbul’un büyüsünü hatırlatsın... İki köprüyü de görüyor BOSPHORUS PALACEHasbahçe olarak kullanılan Beylerbeyi, Osmanlı ileri gelenlerinin gözdesi olmuş yıllarca. Debreli İsmail Hakkı Paşa da yalısı için bu semti tercih etmiş. 1983’te atlattığı yangın sonrası aslına uygun restore edilen yalı, bugün Bosphorus Palace olarak ağırlıyor misafirlerini. Önce güzel bir avlu ve ortasında huzur veren sesiyle havuz karşılıyor sizi. Avlunun arkasında bütün güzelliğiyle yükselen yalının bahçe tarafı eskiden harem kısmıymış. İçeri girince çatıdan zemine kadar inen bir aydınlık ve zarif merdivenler göze çarpıyor. Lobide her iki köprüyü de içine alan enfes bir Boğaz manzarasıyla göz göze geliyorsunuz. Otelde her biri farklı cephelere bakan 12 oda var. Bahçe tarafına bakan odalarda avlunun dinginliğini, deniz tarafına bakan odalarda Boğaz’ın huzurunu hissediyorsunuz. Benim en sevdiğim bölümlerden biri, restoran olarak düzenlenen kayıkhane. Tavan alçak olmasına rağmen kullanılan aynalar sayesinde denizin yansımalarıyla dolu ferah bir mekân yaratmışlar. Telefon 0216 422 00 03Yazının Devamını Oku Bir Osmanlı başkentinin tüm ihtişamını taşıyor10 Ocak 2021 Genellikle Osmanlı mimarisine ilgi duyanların seyahat rotasında olsa da aslında keşfetmeyi seven herkesin mutlaka görmesi gereken yerler arasında. Adım adım tarihin izini sürün Edirne’de çünkü Osmanlı İmparatorluğu’na 92 yıl başkentlik yapan şehir; tarihi dokusu, doğal güzellikleri ve lezzetli mutfağıyla her zaman ilgi odağı olmayı hak ediyor. Anadolu topraklarının Avrupa’ya açılan kapısı Edirne’deyiz. Meriç ve Tunca nehirlerinin bereketiyle beslenen bu kadim topraklar kimi zaman Dersaadet mutluluk kapısı diye anılmış, kimi zaman İstanbul’u kıskandıran Şenlikler Şehri’ olmuş, kimi zaman da büyük acılara tanıklık etmiş. Sınırda olması kültürel çeşitliliğini arttırırken geleneksel değerlerini korumayı da başarmış. Edirne’yi gezmeye başlamak için ilk adımı Selimiye Camisi’ne atmalısınız. 1569-1575 arasında tamamlanan bu görkemli yapının, Koca Sinan’ın diğer eserlerinin güzelliğini geride bıraktığı düşünülür. Yerden yüksekliği 43 metreyi bulan 31 metre çapındaki kubbesiyle dikkat çeker. 2011 yılında kültürel varlık olarak UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan cami, iç tasarımında kullanılan ve dönemin en iyi örnekleri kabul edilen taş, mermer, ahşap, sedef ve çini işçiliğiyle ayrıca değer taşır. Sanat tarihçisi Ernst Diez, Selimiye için “Mekân, büyüklük, yükseklik, topluluk ve ışık etkisi bakımından yeryüzündeki bütün yapılardan üstündür” eğri miydi?Selimiye Camisi ile ilgili birçok hikâye vardır ama en yaygını yaşlı bir kadının Koca Sinan’ın kulağına caminin minarelerinden birinin eğri olduğunu fısıldamasıyla başlar. Yaşlı kadını büyük bir ciddiyetle dinleyen mimarbaşı, bir işçiden elinde iple minareye çıkmasını ister. İpin bir ucunu aşağıda duran başka bir işçiye tutturur ve yaşlı kadının gösterdiği yöne doğru ipe asılmalarını söyler. Minarenin düzeltildiğini düşünen kadını mutlu eder. İşçilerde biraz şaşkınlık, biraz da kızgınlık vardır. Ama Nasrettin Hoca’nın filozofluğundan izler taşıyan Koca Sinan durumu açıklar; tartışmayı seçmesi durumunda kadının yayacağı dedikodular yüzünden caminin asırlar boyunca eğri minareli’ damgasını taşıyacağını, bunu önlemesi gerektiğini Devamını Oku İstanbul’a imzasını atan aile3 Ocak 2021 Osmanlı İmparatorluğu’nun son, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarının tanığı Dolmabahçe Sarayı, zarafetiyle büyüleyen Ortaköy Camisi, Beyazıt’taki Yangın Kulesi, hâlâ hizmet veren Selimiye Kışlası ve daha niceleri... Bu hafta, İstanbul’a karakterini kazandıran en önemli yapılar arasındaki bu binaların mimarı olan Balyan ailesinin izini birlikte sürelim. İstanbul’u ziyaret edenlerin birçoğu 17’inci yüzyılın büyük Osmanlı mimarı Sinan’ın adını duyar. Ancak özellikle Boğaz’ı süsleyen birçok sembolik yapının mimarları olan Balyan ailesini pek kimse bilmez. Hatta İstanbul’da yaşayanlar her gün eserlerini görseler de adlarını belki hiç duymamışlardır. Oysa dört kuşak boyunca altı padişaha hizmet eden aile, fazlasıyla miktar ve çeşitte eseri İstanbul’a miras bırakmış. Eserlerinin en önemli özelliği, süsleme sanatının tüm inceliklerini iç alanlarda olduğu kadar dış cephede de bonkörce kullanarak Batı tarzı bir mimari uygulamaları. Böylece dışarıdan bakıldığında göze oldukça sade görünen, ancak süslemelerin daha çok içeride yoğunlaştığı eski Osmanlı tarzını tamamıyla tersyüz etmişler. Öykü, Anadolu’da başladıAile, Orta Anadolu’dan, Karaman yakınlarındaki bir köyden gelmiş. Ailenin ilk bilinen üyesi Meremetçi Bali Kalfa. Sultan IV. Mehmet’in sarayındaki Ermeni mimarların kulağına gitmiş Bali Kalfa’nın başarıları. O da İstanbul’a gelmiş ve kendisine sarayda daha sonraki yıllarda oğlu Magar’a devredeceği bir yer edinmeyi başarmış. Magar, Sultan I. Mahmut ile bir şekilde ters düşünce Bayburt’a sürgün edilmiş. Sürgün yerinde oğulları Krikor ve Senekerim’e mimarlık eğitimi vermiş. Krikor Amira Balyan 1764-1831 zamanında aile şirketinin başarısı ciddi olarak artmış. Ama maalesef eserlerinin bir kısmı zaman içinde kaybolup gitmiş. En önemli eseri 1826’da Sultan II. Mahmut’un yeniçeri isyanını bastırması şerefine yaptırılan Tophane’deki Nusretiye Zafer Camisi. Eyüp’ün Haliç kıyısındaki ve bir zamanlar şehirdeki feslerin üretildiği Feshane ile Belgrad Ormanları’nda hâlâ ayakta olan Valide ve Topuzlu su bentleri yine Krikor Balyan’ın şehre kazandırdığı eserler arasında. Ayrıca Selimiye Kışlası’nın üç kanadının yapımını üstlenmiş. Krikor’un kardeşi Senekerim ise Beyazıt’ta İstanbul Üniversitesi avlusundaki Serasker Beyazıt Kulesi’ni inşa etmiş. Yazının Devamını Oku Doğu'nun hayal şehri Kars27 Aralık 2020 Hayat bu sene bizi önceliklerimizi gözden geçirmemiz için oldukça zorladı. Ben her zaman kendi değerlerimizi anlamanın ve anlatmanın içinde bulunduğumuz zor süreçlere derman olduğuna inanırım. Mimarisi, tarihi, kültürü ve mutfağıyla ülkemizin en ilginç şehirlerinden olan Kars da bence o değerlerden biri. Kars’ı sadece Doğu Ekspresi ile kışın ya da hafta sonu için ziyaret edilen bir yer olarak görmekten öte ruhunu yaşamanızı öneririm. Koruyamadıklarımız ne kadar çok olsa da gördükleriniz sizi büyüleyecek. Kars ve civarındaki yerleşimin tarihi, milattan önceye dayanıyor ve şehir geçmişte sahip olduğu gücü bugün de hissettiriyor. Huriler, Urartular, İskitler, Sasaniler, Selçuklular, Gürcüler, Moğollar, Akkoyunlular ve Karakoyunluların da aralarında bulunduğu çok sayıda devlete ev sahipliği yapmış Kars toprakları. Müthiş bir kültürel zenginliğin mirası. Kars Osmanlı topraklarına 1535’te katılmış. 1853-1856 Osmanlı-Rus Savaşı’nda şehir halkı kahramanca savunmuş topraklarını ve 1855 Kars Zaferi nedeniyle devlet tarafından madalya verilerek onurlandırılmış. Üstelik Kars Zafer Madalyası, Anadolu’da bir kente verilen ilk gazilik madalyası. Şehit askerlerin ailelerine dağıtılan ve bir yüzünde Kars Kalesi, diğer yüzünde padişah tuğrası olan madalyaları Kars’ta değil, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin koleksiyonunda görebilirsiniz. Şehir, 1878’den 1918’e kadar tam 40 yıl Rusların işgalinde kalmış ve ortaya inanılmaz bir sentez çıkmış. Izgara şehir planlı sokakları, o muhteşem taş binalarıyla Kars, ona Batılı ve aristokrat bir hava veren kar örtüsüyle size Rusya’da bir şehir gibi de gelebilir. Yeniden Türkiye topraklarına katılması 30 Ekim 1920’de Kazım Karabekir idaresindeki Türk ordusunun şehre girmesiyle koltukta savaşKars’a gittiğimde, önce şehre hâkim tepeye kurulmuş olan kaleye çıkarım, çeşitli işgallerde tahrip olup defalarca onarılan kalenin girişindeki Celal Baba Türbesi’ni ziyaret ederim. Celal Baba, savaş sırasında kafası kesilince kellesini koltuğunun altına alıp savaşa devam ettiğine inanılan bir savaş kahramanı. Benim için şehirde en ilginç yapılardan biri 12 kemerinde 12 havarinin kabartmasını taşıyan 12 Havari Kilisesi. Bu ilginç yapı camiye dönüştürülünce Kümbet adı verilmiş. Bu mevkiden görünen Kars Çayı üzerindeki Taş Köprü, III. Murat tarafından yaptırılmış. Hemen yanında Namık Kemal’in evi var. Ruslar döneminden kalma Vali Konağı, Defterdarlık, Belediye ve istasyon binasıyla kalın taş duvarlı, bazıları bahçeli evler size ne kadar değişik bir coğrafyada olduğunuzu hatırlatacak. Şehrin en görkemli taş yapılarından biri de Fethiye Camisi olarak bilinen eski Rus Ortodoks Devamını Oku Yeni yılı karşılamak için en butik’ 20 otel20 Aralık 2020 Tüm dünya için zorlu geçen 2020 biterken 2021’i güzel karşılamanız için size bazı öneriler hazırladım. Marmara Bölgesi’nden başlayıp Bolu’dan Kapadokya ve Konya’ya uzandım, sonra Akdeniz, Ege ve Güneydoğu’dan hem konumu hem hizmet kalitesiyle çok beğendiğim oteller ekledim listeye. Malum yılbaşı ve akabindeki hafta sonu dahil dört günlük sokağa çıkma yasağı var. Ancak yıl boyu açık olan bu otellere yasak öncesi giriş yapıp bu dört günü konfor içinde geçirebilir, yıla iyi bir başlagıç kalbine yolculukArgos In Cappadocia / NevşehirArgos, rafine bir zevkin otel lüksüyle buluştuğu en güzel örneklerden. Yaklaşık 14 dönüm üzerinde birbirinden bağımsız 51 odasında mağara havasını solumanızı da sağlıyor, taş ev güzelliğini yaşamanızı da. Lounge alanına sade bir şıklık hâkim; konfor-keyif ikilisi her köşede kendini hissettiriyor. Kapadokya manzarasının yanı sıra havanın açık olduğu günlerde tüm görkemi ve güzelliğiyle Erciyes Dağı selamlıyor konukları. Özellikle günbatımındaki manzara muhteşem. Telefon 0384 219 31 30Dünyanın en iyi manzarası’ ödüllüRox Cappadocia / NevşehirBu otelin hayranı çok çünkü Dünyanın En İyi Manzaralı Oteli’ seçilmelerini sağlayan muhteşem bir Kapadokya panoramasına bakıyor. Uçhisar Kalesi’nin hemen altında konumlanan otelin oldukça büyük terası çok güzel. Tam karşınızda Göreme, Güvercinlik Vadisi, Kılıçlar Vadisi ve Aşk Vadisi uzanıyor. Balonların kalktığı noktaya hâkim olduğu için her sabah güne gökyüzünü masal kitaplarından fırlamış gibi görerek başlıyorsunuz. Mağara ya da taş dokuya sahip 8 odası var. Dekorasyonda bohemlikle harmanlanmış yöresel bir çizgi tercih edilmiş. Evcil hayvanınızla kalabiliyorsunuz ve ek ücret alınmıyor. Telefon 0384 219 24 06Yazının Devamını Oku Hem çok uzak hem çok yakın13 Aralık 2020 Sokağa çıkma yasaklarının başlamasıyla özellikle şehir hayatından kaçış için farklı seçenekler arar olduk. Zaten bu pandemi sürecinde tatil anlayışımız neredeyse kökten değişti. Şehrin yanı başında ama sanki bambaşka bir yerdeymiş gibi hissettiren tatil seçeneklerine aklınızda ve kalbinizde yer açın. İstanbul’da yaşayıp böyle bir tatil yapmak istiyorsanız benim tereddütsüz ilk önereceğim yer yıllarda gündemde olan staycation’ fikri pandemiyle birlikte altın çağına girdi. Şimdi nedir bu kelime diye merak edenler olacaktır. Şöyle anlatayım; kalmak stay’ ve tatile çıkmak vacation’ kelimelerinin birleşiminden yaratılmış bir kavram bu. İki farklı anlamı var bu kavramın. İlk olarak yaşadığınız şehirde kalarak tatil yapmak ve unuttuğunuz veya hiç bilmediğiniz özelliklerini keşfetmek. İkincisi ise evinizde otel konforunda vakit geçirmek... Bir nevi kendini kandırmak gibi! Bu konseptin ilgi alanıma giren ilk tanımı ve pandemi şartları zaten aklımda olan planlarımı gerçekleştirmem için bana ilham verdi. Ege ve Akdeniz’deki butik otelleri tanıttığım kitabım nedeniyle Türkiye’nin farklı bölgelerinden olduğu kadar İstanbul ve çevresinde çok sayıda oteli ziyaret ettim ve bu sayede ben de staycation’ın tadına vardım. Bu bilgiler ışığında böyle bir tatil için size önereceğim yer Şile-Ağva... İstanbul’un bu kaçış mekânları sizi gündemden ve haftanın yorgunluğundan uzaklaştıracak. Gündüz de görünsün diyeŞile’nin tarihi çok eskiye dayanıyor. İsmi Yunancada bir çeşit yaban çiçeği anlamına geliyor. Antikçağda Yunanların, sonra Romalıların istilasına uğramış. Selçuklu ve Bizans hâkimiyetlerinin ardından Yıldırım Bayezit Osmanlı topraklarına katmış. İlk Bizans döneminde, sonradan Osmanlılar tarafından yeniden inşa edilen kalesi ilçenin sembollerinden biri. 1871’de Hatice Hanım tarafından yaptırılmış Hanımsuyu Çeşmesi, Demirtaş Paşa Okulu, Vergi Dairesi binası da ilçedeki tarihi yapılar Feneri’yse sadece İstanbul için değil, Türkiye için de önemli. Ülkemizin en büyük deniz feneri. Dünyadaysa hâlâ çalışır durumdaki en büyük ikinci deniz feneri. Sultan I. Abdülmecit döneminde, Kırım Harbi’nde Karadeniz’den İstanbul Boğazı’na girecek gemilere yol göstermesi amacıyla yapılmış. 1859’da inşa edilen fenerin yapımıyla birlikte Şile’nin stratejik önemi artmış. Taş bina Türk mimarların elinden çıkmış, metal aksamı ve kristal sistemi Paris’ten getirilmiş. Boyu 19 metre olan fenerin siyah-beyaz çizgili hoş bir görüntüsü var. Bu görüntüsünün amacı gündüz de rahatlıkla seçilebilmesi için. Geçmişte gaz lambasıyla çalışıyormuş; 1960’ların sonundan bu yanaysa elektrikle aydınlatılıyor. Fenerin içi müze olarak ziyarete açık... Tepesine 72 merdivenle çıkılıyor ama sizi karşılayan manzara bütün yorgunluğunuzu rüzgâra katıp Devamını Oku Anadolu vicdanının ve hoşgörüsünün sesi Mevlana6 Aralık 2020 Dünya için de bizim için de 2020 zor bir yıl oldu. Ama gelin yine de yıla kırgınlıkla değil hoşgörüyle veda edelim ve “Ne olursan ol yine gel” diyen Mevlana’nın zamansız ve mekânsız çağrısına kulak verelim. Bu ay dünyanın büyük bir bölümünde İsa’nın doğumunu temsil eden Doğuş Bayramı kutlanırken, bu heyecana Mevlana’nın kavuşma günü olan Şebi Arus’ coşkusunu da ekleyelim. Tarihi 7000’lere dayanan ve yüzyıllar boyunca ev sahipliği yaptığı uygarlıklarla medeniyetler ve dinler beşiği’ haline gelen Konya, sadece Mevlana’yla değil tüm bu tarihi mirası harmanlayan kültürüyle de kucak açacak size. Konya bana göre Türkiye’nin en mistik, huzurlu ve misafirperver kentlerinden biri. Hitit, Lidya, Pers gibi büyük uygarlıkların yaşadığı şehir, Selçuklu’ya da iki asırdan fazla başkentlik yapmış. Hıristiyanlığın önemli azizelerinden Tekla’nın ev sahibi Konya; en önemli azizlerden Pavlus ve Barnabas’ı da ağırlamış. Konya yaklaşık 4 bin yıl önce Hititlerin vatanı olmuş. O dönemde adı Kuwanna’. Tarih boyunca birçok farklı adı olmuş; ikonların şehri’ anlamında Iconium’, Bizans İmparatorluğu döneminde Tokonion, Cogna, Konien’ gibi. Araplar ise Kuniya’ demiş. Şehir geçmiş adlarına çok benzeyen şimdiki isminiyse Selçuklu döneminde almış; Osmanlı da aynı adı kullanarak Konya demiş bu güzel kente. Şimdi bir gezinti yapalım, Mevlana’dan başlayıp kentte görmemiz gerekenleri keşfe hoşgörüYazının Devamını Oku
saffet emre tonguç turları 2020